İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı bileşenlerinin de aralarında bulunduğu 26 uluslararası ve Türkiye merkezli sivil toplum kuruluşu ve Türkiye’den 7 baro Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince izleme altında bulunan ve barışçıl toplanma özgürlüğü hakkının kullanımına ilişkin olan Oya Ataman Grubu davalarına Kural 9.2. kapsamında bir bildirimde bulundu. Bakanlar Komitesi bu bildirimi 7-9 Mart 2023’te yapacağı toplantıda Türkiye’nin son eylem planı ile beraber değerlendirmeye alacak. Bildirim, ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasının izlenmesi sürecinde Komite’nin rolünün önemine ve Türkiye’nin Mahkeme içtihatlarına ve uluslararası insan hakları standartlarına uyum sağlaması için alması gereken genel tedbirlere vurgu yapıyor.
Oya Ataman grubu davaları genel olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinde yer alan barışçıl toplanma ve örgütlenme hakkına ilişkin birçok hukuki, sosyal ve siyasi meseleyi ele alan ve yaşam hakkı (madde 2), işkence yasağı (madde 3), özgürlük ve güvenlik hakkı (madde 5), ifade özgürlüğü (madde 10) ve etkili başvuru hakkı (madde 13) ihlallerini de içeren 74 davadan oluşuyor. Her ne kadar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu davaların 64’ünü “genel tedbirlere duyulan ihtiyacın devam etmesine halel getirmeksizin” kapatmış olsa da yapılan bildirim yerel mevzuatta ve Türkiye makamlarının adli ve idari uygulamalarında giderek artan ve ciddileşen eksiklikler olduğunu ortaya koyuyor. Bildirim, AİHM’in Türkiye’de toplanma özgürlüğü hakkına ilişkin içtihadının tam olarak uygulanması için gerekli genel tedbirleri belirliyor ve bunların Komite tarafından karar altına alınmasını talep ediyor.
Bildirim, sivil toplum kuruluşlarının raporlarından ve resmi verilerden elde edilen bilgiler ışığında, Türkiye’de barışçıl toplanma hakkının kullanımının özellikle 2016’daki darbe girişimini izleyen dönemde ciddi bir şekilde daraldığını ortaya koyuyor. Türk yetkililerin sistematik bir biçimde genel nitelikli veya özel yasaklarla toplantı, gösteri ve yürüyüşleri “yasadışı” ilan etme; barışçıl toplantılara polis müdahalelerinde ve gözaltılarda yerinde olmayan ve orantısız güç kullanımı ve sorumlu polis memurlarının cezasız bırakılması; göstericilerin ve katılımcıların idari para cezası ve adli yaptırımlara maruz bırakılması gibi uygulamaların 2018’de OHAL’in kaldırılmasından sonra dahi artış gösterdiğine dikkat çekiliyor. Sivil toplum kuruluşları ve barolara göre özellikle kadın hakları grupları, Kürt nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde haklarını kullanmak isteyenler, LGBTI+ gruplar ve işçiler, bahsedilen bu ağır ve sistematik hak ihlallerine en çok maruz kalanlar arasında yer alıyor.
Bildirim, hükümetin 8 Temmuz 2022 tarihli eylem planındaki iddialarına rağmen, Türkiye’deki mevcut yasal çerçeve ve uygulamaların, Sözleşme standartlarını büyük ölçüde karşılamadığını tartışıyor. Buna göre, Türk Hükümeti Oya Ataman grubu kararlarındaki AİHM tespitlerini ve kararların icrasının denetimi sürecinde Bakanlar Komitesinin taleplerini etkili bir şekilde ele almamakta ve genel olarak toplanma özgürlüğü hakkını güçlendirmek için gerekli önlemler konusunda adım atmamakta. Türkiye’de hakkın kullanımının sistemli olarak engellenmesine ilişkin tablonun ciddi şekilde kötüleşmekte olduğunun altını çizen sivil toplum kuruluşları ve barolara göre toplantı özgürlüğü hakkının demokrasi ve çoğulculuğun korunmasındaki asli rolü ve Türkiye’de 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri göz önüne alındığında, Bakanlar Komitesi, kararların icrasının denetiminde acilen güçlü ve kararlı bir yaklaşım benimsemeli.
Türkiye’de barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan sistemli müdahaleler nedeni ile bu hakkın kullanımının esasen imkansız kılındığına dair tabloyu dayanakları ve örnekleri ile ortaya koyan sivil toplum kuruluşları ve barolar, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesini, Mart 2023 toplantısı sonrası Oya Ataman grubu davalarını nitelikli izleme prosedüründe incelemeye devam etmeye, bu grubu olağan insan hakları toplantılarında düzenli olarak ele almaya ve Türkiye’ye aşağıdaki genel tedbirlerin alınması yönünde çağrıda bulunmaya davet ediyor:
- Türkiye Eylem Planını gözden geçirmeli ve Oya Ataman grubunda AİHM tarafından belirlenen ve yerel mevzuattan kaynaklanan yapısal sorunları eksiksiz biçimde ele almalıdır.
- 2911 sayılı Kanun hükümleri AİHM içtihatlarında belirlenen ilkelere uygun hale getirilmelidir.
- 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun hükümleri, özellikle Valilere hem barışçıl toplantıları hem de kapalı mekan insan hakları etkinliklerini yasaklama yolunda geniş kapsamlı yetkiler veren 11(C) maddesinin, AİHM içtihatlarında belirlenen ilkelere uygun şekilde değiştirilmelidir.
- Göz yaşartıcı gaz ve diğer kitle kontrol silahlarının kullanımına ilişkin 2016 yönergesi gözden geçirilmeli, kitle kontrol silahlarının kullanımına ilişkin uluslararası standartlara her açıdan uyulması sağlanmalı ve bu konuda Avrupa Konseyi aracılığıyla erişilebilecek her türlü uluslararası uzmanlıktan yararlanılmalıdır.
- Türkiye, kolluk kuvvetleri tarafından herhangi bir aşırı güç kullanımının makullüğünü ve orantılılığını değerlendirmek için etkili bir inceleme mekanizmasını devreye sokmalıdır.
- Türkiye, barışçıl toplanma özgürlüğünü kullanan sivil toplum kuruluşu mensuplarının hak kullanımı niteliğindeki fiillerinin yargılama ve ceza konusu sayılmasına son vermelidir.
- Türkiye, barışçıl toplanma özgürlüğü hakkının ihlal edilmesini önlemek için açık ve ayrıntılı bir strateji geliştirmelidir.
- Türkiye, insan hakları, orantılı güç kullanımı, kamusal olaylara müdahale ve göz yaşartıcı gaz kullanımı konularında kolluk görevlilerine yönelik hizmet içi eğitim programlarını etkili bir şekilde hayata geçirmeli, mevcut uygulamalar gözden geçiririlmelidir.
- Türkiye, Komite ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerine getirilen idari yasaklar (yeri, emri veren makamlar, tarihler, kapsam ve süreler dahil), gösteri ve toplantıları dağıtmak için kolluk kuvvetlerinin müdahaleleri ve 2911 sayılı Kanun’un ihlali iddiası ile başlatılan adli ve idari kovuşturma ve mahkumiyet sayısı hakkında ayrıntılı bilgi paylaşmalıdır.
- Türkiye Komite’ye toplantı ve gösteri yürüyüşlerini aşırı güç kullanarak dağıtmakla suçlanan kolluk görevlileri hakkında başlatılan idari ve cezai soruşturma ve kovuşturmalara ilişkin (kovuşturma, mahkumiyet ve beraat sayıları, suç türleri ve cezalar dahil) ayrıntılı bilgi vermelidir.
Bildirim metninin İngilizcesine buradan, Türkçesine buradan ulaşabilirsiniz.
Bildirimde bulunan aralarında çok sayıda İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı bileşeninin de bulunduğu sivil toplum kuruluşu ve barolar şunlar: Batman Barosu, Bingöl Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Civil Rights Defenders, Dersim Barosu, Düşünce Suçuna Karşı Girişim, European Lawyers for Democracy and Human Rights (Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupalı Avukatlar), Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, International Federation For Human Rights (Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu), İfade Özgürlüğü Derneği, Kaos GL Derneği, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, London Legal Group, Mardin Barosu, Muş Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi (ÖHD), P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği, Research Institute on Turkey, Roman Hafıza Çalışmaları Derneği/Romani Godi, Sivil Alan Araştırmaları Derneği, Şırnak Barosu, Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (TLSP), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TIHV), Üniversiteli Kuir Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Van Barosu, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği ile İnsan Hakları Ortak Platformu bileşenleri; Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği , İnsan Hakları Gündemi Derneği, İnsan Hakları Derneği ve Yurttaşlık Derneği.